Dincileri suçlamayın, aynaya bakın! |
Salı, 13 Haziran 2006 - (21:58) |
Zülfü Livaneli
|
|
Soldaki siyasetçilerin çoğunun gözü, gelecek seçimde Meclis'te bir yer kapmaktan başka bir şey görmez olmuş. İhtiraslarını ve korkularını gizleyemeyen bakışlarla Meclis'te kendilerini göstermeye, poz üstüne poz vererek genel merkezin gözüne girmeye uğraşıyorlar.
|
Yeni yapılmış bir anket Türkiye'nin artık sağ-radikal bir ülke olduğunu vurguluyor.
Şaşırdım desem yalan olur.
Çünkü on beş yıldır ısrarla üzerinde durduğum kutuplaşma tehlikesi bugün gerçekleşti ve eskiden birbiriyle mücadele eden sağcılarla solcular, etnik ve dinsel cephelerin karşısına milliyetçilik bayrağıyla dikildiler.
Kutuplaşma böyle bir şey işte. Ülkenin üç tarafına üç dev mıknatıs yerleştirmişsiniz gibi, insanlar hızla ayrı yönlere çekiliyor.
Gelin yakın tarihimize ve bugünümüze kısaca bir göz atalım:
12 Eylül'de bir "sol hayalet" ten korkan cunta, bu ülkenin aydınına, örgütlü emek gücüne, okuyan yazan kesimlerine öyle bir şiddet uyguladı ki 12 Eylül'den sonra hapse atılan altı yüz bin kişinin ve bunların darmadağın olan ailelerinin yerini dinciler, çeteler ve radikaller aldı.
Türkiye bir suç cenneti oldu.
Eskiden ülke sorunlarıyla ilgilenen gençlik yok edildi. Yerini arabesk, jilet, uyuşturucu, pop müzik, sustalı bıçak ve saç jölesi - boyalı içeçek - pamuklu bezden pantalon derdine düşmüş bir gençlik kitlesi aldı.
Gerçek aydınlar sindirildiği ve köşelerine çekildiği için meydan, bazı semtlerin bok kokulu meyhanelerinde New York snobizmi oynayan kıçı kırık zibidilere kaldı.
Bunlar olup biterken Türkiye'de sermaye hızla el değiştiriyor, İslami şirketler, vakıflar, tarikatlar ülkenin altını oyup ortaçağ karanlığına siyah yelken açıyordu.
İşte artık gelip dayandığımız nokta bu.
Bugün gericilikle mücadele etmesi gereken ve kendilerini hâlâ "sol" sayan muhterisler, Türkiye yansa yakılsa umurlarında olmadan, kendi çevrelerindeki her türlü başarıya içerleyip duruyor.
Kıskançlık denen illet yayılarak kemiklerine kadar işlemiş.
Bu yüzden Türkiye'yi duru bir gözle izleyemiyor, dünya altlarından kayarken "O ne yapmış, bu ne yapmış!" dedikodularıyla ömür tüketiyorlar.
Zamanla içkiden göbekleri ve karaciğerleri büyüyor, saçları dökülüyor, gözlerinin feri kaçıyor ama bu ülkede bir şeyler yaratan insanların dedikodusunu yapmaktan ve kendi arkadaşlarına düşmanlık etmekten başka bir yaşlılık tesellisi bulamıyorlar.
Bir gün bu dedikoduları yaparken tıkanıp gidiverecekler.
Soldaki siyasetçilerin çoğunun gözü, gelecek seçimde Meclis'te bir yer kapmaktan başka bir şey görmez olmuş. İhtiraslarını ve korkularını gizleyemeyen bakışlarla Meclis'te kendilerini göstermeye, poz üstüne poz vererek genel merkezin gözüne girmeye uğraşıyorlar.
Genel başkanlarının listesinde yer almak için insanın midesini bulandıracak kadar alçalıyorlar.
Son sözüm şu:
Bu ülkede dincileri suçlayacak yerde kendimize bakmalıyız.
Onlar dayanışma içinde birbirlerine tutunarak, örgütlenerek, saygı ve sevgi göstererek kalkındılar, ticareti ve siyaseti ele geçirdiler; bir amaç uğruna güçlerini birleştirdiler.
Ya öteki kesim ne yaptı?
Bol bol dedikodu, kıskançlık, çekememezlik, küçük adamlık ve düşmanlık.
Durum böyle olunca elbette örgütlenmiş azınlık, bölünmüş çoğunluğu yener.
Türkiye'de de aynen böyle oluyor.
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|
'Zülfü Livaneli'in Diğer Yazıları
|
Yazarın başka yazısı bulunmamaktadır. |
|
|
|