Lübnan'da yaşanan insanlık dramı Irak'ı bir müddet gözlerden uzak tuttu. İsrail ile Hizbullah arasında silahların susmasıyla, Irak yeniden gündemin ilk sırasındaki yerini almaya başladı.
Her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği Irak'ta kan bir türlü durdurulamıyor. Daha da kötüsü, herkes herkesle çatışıyor.
İşgal askerleri ve Irak güvenlik güçleri direnişçilerle, bazı Sünni gruplar bazı Şii gruplarla çatışıyordu. Aralarında görüş ayrılıkları olan Şii gruplar ve aşiretler de çatışmaya katıldı.
Kerbela'da; hem işgale, hem de İran'ın Irak üzerindeki nüfuzuna karşı çıkan Şii dini lider Mahmud el-Haseni'nin taraftarları Irak güvenlik güçleriyle çatıştı.
Basra'da ise, Beni Esed aşiretleri liderinin kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürülmesi üzerine, valilik binası aşiret üyelerinin saldırısına uğradı. Cinayetten Basra Valisi'ni sorumlu tutan aşiret üyeleri, güvenlik güçleriyle çatıştılar.
Irak'ta şiddetin önüne geçilememesinin bir nedeni de milis güçleri…
Nuri el-Maliki, hükümeti kurarken milisleri dağıtma sözü vermişti; fakat bu doğrultuda en ufak bir adım atamadı.
Atamazdı da…
Çünkü bu güçlerin temsilcileri parlamentoda ve hükümette…
Her şeyden önce; Kürtler, peşmergeleri milis gücü olarak kabul etmiyorlar ve dağıtılması fikrine kesinlikle karşı çıkıyorlar.
Diğer milis güçleri de haliyle onları örnek alıyor ve kimse silah bırakmaya yanaşmıyor.
Irak'ın sadece işgal güçleri tarafından değil, yerli gruplar tarafından da yağmalandığı ve nüfuz çatışmasının kıyasıya sürdüğü bu kaos ortamında, mevcut milis güçlerinin dağıtılması bir yana, yeni yeni oluşumlar ortaya çıkacaktır.
Nitekim, İslam Devrimi Yüksek Konseyi Başkanı ve Şii İttifak'ın en önemli ismi Abdülaziz el-Hekim'in geniş katılımlı halk komitelerinin kurulmasını istemesi bunun göstergesidir.
Abdülaziz el-Hekim, Güney Irak'ın "Barzani"si olmak istemektedir. Yine Şii İttifak'ın önemli isimlerinden Adil Abdülmehdi, Irak'ın güneyinde ve ortasında federal bölgeler kurulması çalışmalarının son aşamaya geldiğini açıklamıştır.
Irak'ın orta ve güneyinde federal bölgeler kurulmasına karşı çıkan Irak İslam Partisi, halkoyuna sunulan anayasa taslağını reddetmek üzere diğer Sünni gruplarla anlaşmışken son anda görüş değiştirerek kabul oyu vermeye davet etmişlerdi.
Şimdilerde Talabani'nin yardımcılarından biri olan Tarık el-Haşimi, bu tavır değişikliğine gerekçe olarak, Irak'ın bölünmesine zemin hazırlayan bu anayasayı kısa bir süre (dört ay) sonra değiştirebilme imkanını elde etmelerini göstermişti.
15 Ekim 2005'te Irak halkı tarafına sunulan ve kabul edilen anayasanın değiştirilmesi o günden buyana hiçbir şekilde gündeme bile gelmedi.
Merak ediyorum; o gün Irak İslam Partisi'ne anayasaya evet demesi için baskı yapan ülkeler, örneğin Türkiye, bu anayasaya dayanarak Irak'ın bölünmesine hazırlar mı acaba?.
Bugünlerde bir yandan Irak'ın bölünmesinden bahsedilirken diğer yandan ilginç bir senaryo ortada dolaşıyor. Senaryoya göre, Amerika Irak'ta askeri bir darbe hazırlığında ve yönetimi yeniden "eski sahibine" verecek.
Saddam dönemi subaylarından –ve elbette Amerikan çıkarlarını korumaya söz verenlerden- bazıları darbeyle yönetimi ele geçirecek.
Böylece, Irak'ta kurulacağı vaat edilen "örnek demokrasi" projesi rafa kaldırılacak ve gruplar arasındaki çatışmalar önlenecek.
Daha da ötesi, İran'ın işgal sonrası Irak'ta elde ettiği nüfuza darbe vurulacak.
İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nin silahlı kanadını teşkil eden Bedr Örgütü lideri Hâdi el-Âmiri, Nuri el-Maliki yönetimine yönelik bir darbe tehlikesinden söz etmiş ve buna izin vermeyeceklerini açıklamıştı.
Irak'ın bölünmeye mi, askeri darbeye mi, yoksa başka bir yola mı gideceği henüz tam belli değil…
Fakat belli olan bir şey var:
Mutfak'ta, Irak için bir şeyler pişiyor…
Kaynak: Dünya Bülteni
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|