Tarih boyunca,insanlığın en çok sıkıntı çektiği olgulardan biri nedir?.. diye, bir soruyla karşılaşsam;bu soruya vereceğim cevap: Tefrika (ayrılık) olurdu hiç kuşkusuz. “İlk İnsan’ın” evlatlarından biri’nin,diğer kardeşini kıskançlık duygularıyla öldürmesiyle başladı bu serüven ve günümüzde de hız kesmeden devam ediyor. Sosyal bir varlık olan ve cemiyet halinde yaşamaya mecbur olan insanın ,hayatını daha mutlu bir şekilde sürdürmesi için fıtri duygularının sesine kulak verip, ‘birlik’ içinde olması gerekirken; kan, gözyaşı ve zulüm görüntülerinden bir an olsun kurtulamıyor, dünyamız. Gıda Örgütünün raporlarına göre:Dünya’da bulunan şu an ki nüfusun dört-beş katına yetecek miktarda gıda potansiyeli bulunmasına rağmen; insanlığın en az üçte biri açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor.
“Göz mideden büyüktür,”diye, nede güzel özetlemiş hastalığımızı, HZ.Mevlana.. Sorun ihtiyaç sorunu değil,ihtiras sorunudur.Gerçektende kendi felaketimizi hazırlamakta hiçbir varlık bizim önümüze geçemiyor.Kendilerine bahşedilen sonsuz nimetlerden istifade edip,birlik ve dayanışma içerisinde: Dünya’yı daha mutlu ve yaşanılır hale getirmek dururken,kendi kendine zulüm eden,mazoist varlıklardandır, insanlar…
İyide, ne yapmalı o zaman?..
“Zenginlik istersen kanaat yeter” özdeyişini içselleştirmeli ve fakir insanın malı az olan değil, arzuları çok olan insan olduğuna gerçekten inanmalıyız.Yaşadığımız dünyanın dil ucuyla değil de; gerçekten geçici olup, “Oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu,” hammaddemizin de toprak olup tekrarda O’na döneceğimizi bilinç haline dönüştürmeliyiz.Toplumda dirliğin olması için,mutlaka birliğin de kaçınılmaz olduğunu idrak etmeliyiz. “Kusuru kendine söylenmeyen,ayıbını hüner sanarmış,”kim ki düzeni bozmak isterse hep birlikte O’na nasihat etmeli,tenkit etmeli, yine de sonuç alınamazsa dışlamalıyız.Toplum içerisinde ahlak dışı davranış ve alışkanlıkların yaygınlaşıp,çoğalmasına müsaade etmemeliyiz.Güzel örnekleri çoğaltıp, yaygınlaştırmalıyız. “Doğru söyleyip zincire vurulmak,yalan söyleyerek zincirden kurtulmakdan yeğdir.”demiş Sadi..Doğru olmalı,doğrularla olmalı,en azından doğruları sevmeliyiz. “Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz” kesinlikle unutmamalıyız. “Birlikten kuvvet doğar,ayrılıktan ise zayıflık” şiarını her zaman kulağa küpe yapmalı ve büyük zekaların birlikte düşündüklerini de bilmeliyiz. “Toplumumuzun ve neslimizin” geleceği için insanlığın her bireyinin birbirine muhtaç ve mahkum olduğunu; bir an olsun akıldan çıkarmamalıyız.İstemediğimiz davranışlarla karşılaşmak istemiyorsak, başkalarının hoşlanmadıklarını da yapmamalıyız. ‘Mülk’ümüzü yitirmemek için;“Bir topluluğa olan kininiz , sizi adaletsizliğe sevk etmesin…”şiarını hiç unutmamalıyız.Aynı gök kubbenin altında yaşamakla birlikte; aynı ufka ve donanıma sahip olmadığımızın bilincinde olup; birbirimize daha anlayışlı ve sabırlı davranmalıyız.Kızmak yerine,sevmeyi,kırmak yerine,düzeltmeyi,kin duymak yerine de ,affetmeyi denemeliyiz.Ülke,toplum ve aile menfaatinin söz konusu olduğu yerde; şahsi çıkarlarımızı arka planda tutmalıyız.”Ben”lik duygularından olabildiğince sıyrılıp “Biz” olabilmeliyiz . “En sefil hayat başkalarının istediği gibi yaşanılandır.” Sözünü asla akıldan çıkarmayıp;kendimiz gibi olmalıyız.Asla ‘maske’ takmamalı ve dürüst olmalıyız..Basit bir insanın elinden geleni yapması,zeki bir insanın tembelliğinden daha değerlidir,diye inanıp sürekli çalışmalıyız.Hedefsiz bir gemiye hiçbir rüzgarın yardım edemiyeceğini bilmeli ve küçükte olsa bir ‘hayal’ sahibi olmalıyız.Problemlerin parçası olmaktansa ,çözümlere ortak olmalıyız. ‘Bilgi’nin en büyük sermaye olduğunu, hiç bir zaman unutmayıp,sahip değilsek bile, sahip olandan, mutlaka ödünç almalıyız. “Ya öğreten, ya öğrenen, yada dinleyen olmalı, asla dördüncüsü olmamalıyız.”Hiç bir zafere çiçekli yollardan ulaşılamıyacağını, iyi bilmeli. Üzülmemeli,gevşememeli,hayatın inanmak ve mücadele etmekten ibaret olduğuna inanıp,sonuçta da mutlaka kazananlardan olacağımıza olan, inancımızı diri tutmalıyız. “Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler,ellerinden büyük işler gelmeyenlerdir,”bunu beynimize iyice kazımalıyız.İyiliğin ilmine sahip olmayana diğer bilgilerin hepsi yüktür, diye düşünüp,gereksiz ve uygulanmayan bilgiden de uzak durmalıyız.En iyi nasihatin güzel örnek olmak, olduğunu bilip; “Ya olduğumuz gibi görünmeli, ya da göründüğümüz gibi olmalıyız.”
“Vicdan bile duymaz,sesi çıkmazsa bir ahh’ı / Sessiz kölelerdir yaratan, bin-bir ilahı..”beytinde de en güzel şekilde ifade edilen, “Halkın bahçesinden padişahın elma yediği bir yerde,adamlarının da ağaçları kökünden sökeceğini,” hiç unutmayıp; kimden gelirse gelsin,zulme sessiz kalmanın, ortak olmak anlamına geldiğini de, bilmeliyiz. ‘Kibr’in ‘Eş koşmak’ kadar tehlikeli olduğunu bilip;tevazuda ‘toprak’ gibi olmalı ve ‘Küçük dağları ben yarattım !’ gibi bir gaflete de düşmemeliyiz. ”Bir” olana inanıyorsak,bir kalmak istiyorsak, “Birlikte” olmalı…Birlikte olmalı…Birlikte olmalıyız…
Özetle, kurtların ve çakalların cirit attığı bu: Dünya’da yaşamak sanat,birlikte yaşamak ise büyük sanattır.
***
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez Toplu vurdukça yürekler,onu top sindiremez. (M. Akif Ersoy)
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|